- katlanmak
- meyvelenmek; dikenll ağaçlar meyvelenmek . II I, 196, 197
Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini. 2009.
Divan-i Luqat-i it-Türk Dizini. 2009.
katlanmak — nsz 1) Katlama işi yapılmak Bu kumaş iyi katlanmış. 2) e, mec. Hoş olmayan bir duruma, güç şartlara dayanmak, tahammül etmek Böyle bir yolculuğa katlanabilecek hâlde değildir. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
külfete katlanmak — sıkıntıya, zorluğa önem vermemek Ben en hain, en merhametsiz hücumları yapmak için bu kadar külfetlere katlanıp buralara gelmiştim. A. Gündüz … Çağatay Osmanlı Sözlük
meşakkate katlanmak — güçlüğe, sıkıntıya dayanmak, göğüs germek … Çağatay Osmanlı Sözlük
cefaya katlanmak — sıkıntı veya üzüntüyü sabırla karşılayıp tahammül etmek Hediye istemezler, fazla kıskanmazlar, cefaya katlanırlar, can sıkmazlar. P. Safa … Çağatay Osmanlı Sözlük
fedakârlığa katlanmak — bir amaca, bir emele ulaşmak için birçok sıkıntıya, üzüntüye, güçlüğe dayanmaya çalışmak … Çağatay Osmanlı Sözlük
zahmete girmek (veya katlanmak) — Zahmet etmek Bunun için büyük zahmetlere girmeye gerek yoktur. S. Birsel Benim için yine yorulacaksınız, zahmete katlanacaksınız, dedi. R. H. Karay … Çağatay Osmanlı Sözlük
nazına katlanmak — istenen her şeyi hangi durumda olursa olsun yerine getirmek Cemal Paşa, gençlik akımı içinde hatırı sayılır olduğunu bildiği için sonuna kadar Halide Hanım ın nazına katlandı. F. R. Atay … Çağatay Osmanlı Sözlük
bükülmek — nsz 1) Bükme işine konu olmak, katlanmak Yerde kenarı bükülmüş bir seccade vardı. F. R. Atay 2) İplik eğrilmek 3) Eğilmek 4) Yönelmek … Çağatay Osmanlı Sözlük
canı tatlı — sf. Sıkıntıya ve acıya katlanmak istemeyen (kimse) … Çağatay Osmanlı Sözlük
cefa — is., Ar. cefā Büyük sıkıntı, üzgü, eziyet, zulüm Esirlikte ve cefada, millet ruhunu tavlandıran bir sır olduğuna o akşam inandım. R. E. Ünaydın Birleşik Sözler eza cefa Atasözü, Deyim ve Birleşik Fiiller … Çağatay Osmanlı Sözlük